Suriye'de Baas rejiminin 61 yıl sonra devrilmesi, uluslararası arenada büyük yankı uyandırırken, bu gelişme ABD'nin bölgedeki tutumunu yeniden tartışmaya açtı.Grenell, Biden yönetiminin
Türkiye ile ilişkilerinde daha pragmatik ve dengeli bir yaklaşım sergilemesi gerektiğini belirtti.Özellikle Türkiye'nin Suriye’deki rolüne dikkat çeken Grenell, "Türkiye’nin stratejik önemini küçümsemek, sadece bölgedeki Amerikan çıkarlarına zarar verir" ifadelerini kullandı.Grenell, Biden yönetiminin
Suriye ve Türkiye politikalarını “düpedüz aptallık” olarak nitelendirirken, Ankara'nın Batı ittifakı içindeki önemini göz ardı etmenin ciddi sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulundu.Türkiye'nin coğrafi ve stratejik konumu itibarıyla NATO'nun vazgeçilmez bir müttefiki olduğunu hatırlatan Grenell, “ABD, müttefikleriyle uyumlu çalışmadığı sürece bölgedeki etkisini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalır” dedi.Ayrıca, Grenell, Suriye’deki rejim değişikliğinin bölgedeki güç dengelerini alt üst ettiğini ve bu durumun Türkiye ile iş birliğini daha da önemli hale getirdiğini vurguladı.ABD’nin bölgede kalıcı bir çözüm arayışında Türkiye ile ortak hareket etmesi gerektiğini ifade eden Grenell, Washington'un bu fırsatı heba etmemesi gerektiğini söyledi.Grenell’in eleştirileri, Biden yönetiminin
Orta Doğu politikasında yaşanan belirsizliklere yönelik artan eleştirilerin bir yansıması olarak yorumlandı.Uzmanlar, Türkiye'nin bölgedeki krizlerin çözümünde kilit bir rol oynadığına dikkat çekerken, ABD’nin bu denklemi doğru bir şekilde değerlendirmesi gerektiği görüşünde birleşiyor.
Suriye'de Baas Rejiminin Çöküşü: 61 Yıllık Hükümdarlığın Sonu
Suriye'de 1963 yılında iktidara gelen ve ülkeyi demir yumrukla yöneten Baas Partisi'nin 61 yıllık hakimiyeti, 2011 yılında özgürlük ve demokrasi talepleriyle başlayan halk hareketlerinin baskıyla bastırılmak istenmesiyle başlayan iç savaşta sona erdi.Bu süreç, ülkenin kaderini değiştiren ve rejimin başkenti Şam üzerindeki kontrolünü kaybetmesiyle sonuçlanan önemli bir dönüm noktası oldu.Baas rejiminin sonunu getiren bu olaylar zinciri, dünya kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.Suriye’deki otoriter düzenin çöküşü, hem bölgesel dengeleri hem de küresel ilişkileri derinden etkiledi.
Esed Rejiminin Sonu ve ABD’de Tartışmalar
Esed rejiminin çöküşü, uluslararası alanda farklı tepkilerle karşılandı. Özellikle ABD’de, Biden yönetimi bu konuda eleştirilerin odağı haline geldi.Eski
ABD istihbarat şefi Richard Grenell, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, Biden yönetiminin Suriye krizine yönelik tutumunu eleştirdi.Grenell,
NATO müttefiki Türkiye’nin süreçte daha aktif bir şekilde dahil edilmesi gerektiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:"Biden, Suriye'deki kaos konusunda NATO müttefikimiz Türkiye ile birlikte çalışacağını söylemeyi başaramadı. 1952'den beri NATO üyesi olan Türkiye'yi görmezden gelmek düpedüz aptallıktır."Grenell ayrıca, Türkiye’nin azınlık grupların korunması konusundaki çabalarına dikkat çekti ve Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bu alandaki net tutumunu takdirle karşıladığını belirtti.
Türkiye’nin Rolü ve Bölgesel Dönüşüm
Türkiye, Suriye iç savaşının başladığı günden bu yana hem mülteci akını hem de sınır güvenliği nedeniyle en fazla etkilenen ülkelerin başında geliyor.Özellikle azınlık haklarının korunması ve insani yardım konularında uluslararası alanda sorumluluk üstlenen Türkiye, son gelişmelerle birlikte bu rolünü daha da artırdı.Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Hristiyanlar ve diğer dini azınlıklar başta olmak üzere tüm toplulukların haklarının korunması gerektiğine dair net bir tavır sergiledi.Türkiye’nin bu kararlı duruşu, bölgede barış ve istikrarın sağlanması için kritik bir unsur olarak değerlendiriliyor.
Suriye’nin Geleceği ve Bölgesel Dinamikler
Baas rejiminin son bulması, Suriye’nin geleceğiyle ilgili yeni sorular ortaya çıkarıyor. Bu süreçte bölgesel aktörlerin, özellikle Türkiye’nin, oynayacağı rol büyük önem taşıyor.Aynı zamanda ABD başta olmak üzere uluslararası toplumun, bu yeni dönemde nasıl bir strateji izleyeceği belirsizliğini koruyor.Suriye'deki kaosun sona ermesi ve yeniden inşa sürecinin başlaması için güçlü bir uluslararası iş birliği gerekliliği giderek daha belirgin hale geliyor.Türkiye'nin bölgedeki tarihi ve coğrafi önemi, bu iş birliğinin temel taşlarından biri olmaya devam ediyor.