Dünya terörist İsrail sorunundan dolayı bir bilinmezliğe doğru hızla savruluyor. Ve bu savrulma ile birlikte, irin, kan, gözyaşı bizim coğrafyada uzun süre daha akacağa benziyor.
Öncelikle şunu hemen belirteyim, Ortadoğu, (ki bu kelimeyi kabul etmiyorum. Sömürgeci Batı Avrupa’nın kendi coğrafi konumuna göre adlandırdığı sömürgeci/kolonyal bir tanımlamadır. Batı’nın Ortadoğu diye isimlendirdiği bölgenin adı Kuzey Batı Afrika’dır.) geçtiğimiz yüzyılda olduğu gibi 21. yüzyılda da yine dünyanın odak merkezi olacaktır. Her ne kadar petrole bağlı enerji ihtiyacının 2030’lu yıllarda en düşük seviyeye ineceği söylense de bu bağımlılığın o kadar kolay ve çabuk biteceğine ihtimal vermiyorum.
Ortada matematik ve hayatın normal seyri duruyor. Bütün tüketim araç ve gereçlerinin kullanımı ve imalatının temeli petrol ve doğal gaza dayanmaktadır.
Şöyle izah etmeye çalışırsak;
Dünyadaki sanayi ve teknolojik ürünlerin üretiminin tamamı fosil yakıt kökenli enerji ile çalışacak şekilde kurgulanmıştır. Yani merdiven altı imalathanelerinden tutun en ileri teknoloji üreten, cyber teknolojiye geçen bütün sanayii, enerji altyapısı olarak petrol ve petrol kökenli enerji kaynağına yüzde yüz bağımlı haldedir. Bu tesislerin “alternatif” enerji kaynaklarına dönüşümü en az bir 70 seneyi bulur. Öncelikle bütün dünya üretim atölyelerinden fabrikalarına kadar tamamının makine ekipmanı ve altyapıları değişmesi gerekmektedir.
Örneğin, bir anda dünyadaki bütün tekstil makinelerinin “alternatif enerji” kaynakları ile çalışanları ile değiştirilmek istendiğini düşünün. Yer yüzünde on milyonlarca tekstil makinası ihtiyacı doğacaktır.
Aynısını motor sanayiinden mekanik, nano ve cyber teknoloji üreten sanayiye kadar hayatın her alanında gerçekleştirmeye çalıştığını düşünün. Bunun gerçekleşmesi için matematiksel olarak en iyi ihtimal ile bir yüz yıl geçmesi gerekiyor.
Pilli araba TOGG’un, bütün ekipmanlarının hazır olmasına rağmen yaklaşık 10 yılda üretildiğini göz önünde bulundurduğumuzda 100 yılın çok kısa bir zaman dilimi olduğunu göreceğiz.
Basit, sıradan ve çok problemi olan pilli bir arabayı her şeyi aksamı aparatı hazır olan pilli bir arabayı üretim bandından indirebilmek için 10 yıllık bir zaman dilimine ihtiyaç duyulduğunu baz aldığımızda dip temel değişim için kaç 10 yıla ihtiyaç duyulduğunu hesap etmek zor olmasa gerek.
Kaldı ki fosil enerji kaynaklarının tükenmesinden sonra bölgemizin önemi Batılı emperyalistler için değişmeyecektir. Çünkü Batı’nın bütün ticaret yolları bizim bölgemizden geçiyor Akdeniz ve Akdeniz dünyası, Batı için enerji ve yaşam kaynağıdır. Ve bu kaynağın zarar görmemesi için her türlü vahşeti gerçekleştireceği muhakkaktır.
Mevcut durumu göz önüne aldığımızda Batı’nın Kuzey Batı Afrika enerji kaynaklarını sömürmeye çalışması ve mevcut statükonun devamı için bölgemizi kana boyayarak coğrafi ve siyasi rejim değişikliğine gideceği gün gibi aşikâr.
Ve aynı ahlaksız Batı, enerji kaynaklarındaki sömürüsünü sürdürebilmek için bölgemizi ateş topuna çevirmek için elinden geleni ardına koymayacaktır.
Bunun il pratiğini şu anda Filistin’in Gazze kentinde gerçekleştiriyor.
Batı dünyası, kendi hegemonyasını ve bölgemizdeki fiili sömürgeciliğini sürdürebilmek için sorun oluşturabilecek ülke ve coğrafyayı ya yerle bir edecek ya da tamamen silmeyi hedefleyecektir. Gazze’de yaptığı tam da budur.
İsrail, Batı çıkarlarını korumak için bölgemizde ihdas edilmiş bir terör organizasyonudur.
İsrail üzerinden, bölgemizi yeniden dizayn etmeye çalışmaya başlamıştır. Filistin Silahlı Kuvvetleri HAMAS’ın terörist İsrail’e karşı başlattığı özgürlük savaşı ile birlikte bu dizayn sürecinin hızlandırıldığı görülüyor.
Batı dünyası, bugün Filistin’de uyguladığı soykırımı yarın Ürdün, Lübnan, Suriye Mısır, İran ve son olarak da Türkiye’de gerçekleştirecektir. Ne acıdır ki Türkiye’nin dışında hiçbir İslam ülkesi ve bu ülkelerin yönetiminde bulunan diktatörler farkında değil. Sadece Türkiye farkında ve Türk devlet aklı, Erdoğan üzerinden itirazlarını dile getiriyor.
Bugün Gazze’de batı dünyası, Vietnam’da uyguladığı vahşetten daha büyük bir vahşettir.
Bebekler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve hastalar toplu halde katlediliyor ama İslam ülkelerinin diktatörleri susmuş ve pısmış bir şekilde bu katliamı izliyorlar. Maalesef bölge halkları da susmuş izliyorlar.
Bir Suud sokağı, bir Fas sokağı, bir Kuveyt sokağı, İspanya sokağı kadar onurlu, şerefli ve haysiyetli davranmamıştır.
O halde bize düşen bu korkak, alçak sürüye şunu dememiz kalıyor sadece:
Sessiz Olun, Gazze’de İnsanlık Öldü
NOT: Geçirdiğim ağır bir rahatsızlıktan dolayı yazılarıma bir süreliğine ara vermek zorunda kaldım. Okurlarımızdan bu geçici durum için özür dilerim. Ancak şükürler olsun durumu toparladık ve yeniden yazılarımıza sektirmeden devam edeceğiz. Hastalığım sürecinde arayan, ilgilenen ve bizzat ziyaretime gelerek manevi desteklerini esirgemeyen dostlarıma nihayetsiz teşekkür ederim.