Malumunuz Josef Goebels, Adolf Hitler in propaganda bakanı, hitabet ustası ve tam bir yalan makinesi idi.
Kendine bağlanan tüm medya ile, Alman milletine senelerce yalan üstüne yalan servis etti.
Radyo, Wochenschau isimli haftalık “haber filmi”, sinema ve gazeteler.
Hepsi onun emrindeydi ve onun istediği, dizayn ettiği sözümona haberleri veriyordu.
O kadar yalan servis ediyordu ki, ikinci dünya savaşının son senesinde ve dahi haftasında bile, Alman ordularını, her cephede muzaffer olarak lanse ediyordu.
Eşi Maria Goebelsin kışlık soyadı Quand dı ve BMW firmasının varislerindendi, her ikisi de, karı koca, Hitler e o kadar büyük bir fanatizm ile bağlıydılar ki, Hitler ile ile beraber, yedi çocuklarını zehirledikten sonra, intihar ettiler.
Bıraktıktaki intihar mektubunda, Nasyonal sosyalizm ve Hitlersiz bir dünyanın yaşamaya değer olmadığını yazmışlardı.
Goebelsin taktiği, “bir yalan at, onu o kadar tekrarla ki, herkes gerçek sansın, sonra daha büyük bir yalan at, ve sürekli büyüt”.
Tam da öyle yaptı.
Ne hikmetse, CHP nin trensesi Özlem Gürsel, tam da bu sözlerle bir konferansa başlıyordu.
Hani şu yardın treni hiç yola çıkmadı yalanını atan, TOGG yoktur, fabrikası yoktur diyen, profesyonel yalancı...
1933, 1945 yılları arasında, evet Goebelsin yalanları yutuluyordu, çünkü tüm medya onun elindeydi, ve başka haber kaynakları hiç yoktu.
Cepheden giden mektuplara sansür uygulanıyordu.
İşi kolaydı.
Goebels bugünkü gobelleri görse, zaten kıskançlıktan çatlardı.
Her türlü medya var, ve bir yalan doğrulanana kadar iki kez dünyayı turluyor.
İşte, bizim bugünün Goebelsleri bunu kullanıyorlar.
Utanmadan, sıkılmadan, bariz bir şekilde, deli zırvası sayılacak seviyede yalanlar söylüyor, gerçek hayat ile bağlarını kopartmış, kendi acayip dünyalarında yaşıyorlar.
Onlar, işin doğrunu bal gibi biliyorlar da, o doğrular tabii işlerine gelmiyor.
Onun için, abuk subuk iddialar ile, daha da önemlisi, kendi işledikleri suçları, yedikleri haltları başkaları yapmış gibi empoze ediyor, savunuyorlar.
Ne yazıktır ki, onların tüm yalanlarını gerçek sanan, ideolojik kör, saplantılı ve dahi hastalıklı ruh halinde olan bir kitle var.
Bu gobeller, çok çeşitli kaynaklardan finanse ediliyor.
Açık toplum vakfı (Soros), uluslararası masonik örgütler, AB, AB ülkeleri, içimizdeki patronlar kulübü...
Kendini bu ülkenin eliti sanan bu gobeller, her türlü suçu işleyebilir, hatta cinayete kadar, (bknz Pınar Gültekin, Münevver Karabulut cinayetleri), her türlü yolsuzluk, rüşvet, irtikap, ya aklınıza be gelirse...
Ama kimse onları tutuklayamaz, yargılayamaz.
Neden, işte bilmem kimin askerleriler ya güya (gerçekte yanından bile geçmezler), ama işte kullanışlı bir kisve, sihirli esvap.
Tabii Uğur Mumcu nun sözleri aklına geliyor insanın.
“Bu ülkede banka soyacaksan kar maskesi, ülkeyi soyacaksan Kemalizm maskesi takacaksın.”
Artık iç iğrenç boyutlara geldi.
Devlet ve milletin aleyhine casusluk yapmak, sanırım alçaklığın en son evresi, Nirvanasıdır.
Bunu yapabilmek için, bu millete kökten düşman, devlete düşman olmanın yanısıra, bir de kanı bozuk olması gerek insanın.
Bunu da savunuyor, her türlü delil, hatta itiraf eden, ayan beyan ortada iken, inkar ediyor, hükümeti ve Sayın Cumhurbaşkanını suçlayacak kadar şuur kaybı yaşıyorlar.
Ve evet, buna bile inandıracakları hardcore bir kitle var.
Gözlerini nefret bürümüş, gerçekler ile hiç alakası kalmamış bir kitleleri var.
Ben şahsen artık bu zihniyette olanlar ile tartışıyorum.
Nefes israfı.
Merak edenler gobel in ne manaya geldiğini araştırsınlar.
Bir diğe yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam


